David Martirosyan

Biyografi:
1983 yýlýnda Kapan, Ermenistan’da doðdu
1989-2000 Kapan 9 Nolu Ortaokulu, Ermenistan
1990-2000 Kapan Güzel Sanatlar Okulu, Ermenistan
2000-2001 Erivan Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Grafik Bölümü, Ermenistan
2001-2006 Erivan Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü, Ermenistan

Ýþ Tecrübesi:
2016-2018 Kapan 7 Nolu Ortaokulunda Öðretmen
2009-2018 Kapan Sanat Koleji Öðretmeni

Grup Sergileri:
2019'dan beri Galeri 77, Ýstanbul, Türkiye
2021 Art Planet Galerisi, Moskova, Rusya
2019 Harlequin Galerisi, Prag, Çek Cumhuriyeti
2018 Art Planet Galerisi, Moskova, Rusya
2006 Ermenistan Ulusal Galerisi, Erivan, Ermenistan
2005 Albert & Tove Boyajian Galerisi Erivan, Ermenistan
2004 Ermeni Çaðdaþ Deneysel Sanat Merkezi (ACCEA), Erivan, Ermenistan

David Martirosyan 1983 yýlýnda Kapan, Ermenistan’da doðdu. 2000 senesinde Kapan Güzel Sanatlar Okulu’nu bitirdikten sonra Erivan Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde eðitim görmeye baþladý ve 2006 yýlýnda üniversitenin Resim Bölümü’nden mezun oldu. 2004 yýlýndan bu yana Ermenistan, Rusya ve Çek Cumhuriyeti’nde gerçekleþen grup sergilerine katýlan sanatçý 2019 yýlndan bu yana Galeri 77 ile çalýþmaktadýr.

Çocukluðundan beri hayalgücü yoluyla çizmekte zorlandýðýný, çevresideki yaþamdan ve gördüklerinden yola çýkarak resim yapmanýn kendisi için daha kolay olduðunu belirten David Martirosyan’a göre resimdeki en önemli unsur kompozisyondur. Sanatçý bir zamanlar farklý kompozisyon araçlarý bulmaya çalýþýrken telifli fotoðrafçýlýðý keþfetmiþ ve Karl Blossfeldt, Eugene Smith ve Vivian Maier gibi isimlerden çok etkilenmiþtir. Resim yaparken bir fotoðrafçý gibi düþündüðünü belirten sanatçýnýn eserleri yaþamdan alýnmýþ birer sahne gibidir. David Martirosyan için resimsel anlamda Enguerrand Quarton’un “Pieta” eseri kompozisyonda ahenk ve simetrinin ideal örneðidir.

David Martirosyan'ýn eserleri, Ermenistan, Fransa, Almanya, Rusya, Türkiye, Çek Cumhuriyeti, Ýngiltere, ABD, Çin gibi Dünya çapýnda özel koleksiyonlarda bulunabilir.


Sanatçý Beyaný:
Çocukluðumdan beri hayalgücü yoluyla çizmekte zorlanýyorum. Çevremdeki yaþamdan, gördüklerimden yola çýkarak resim yapmak benim için daha kolay.

Çocukken, maðara resimlerine dair bir kitaba göz gezdirdiðimi hatýrlýyorum. Bir keresinde, ressam Kamoyan’a bu nadan vahþiler nasýl bu kadar etkileyici bizon resimleri çizebildiler diye sormuþtum; dýþ görünüþ olarak kendisi de bir maðara adamýný andýran Kamoyan da þöyle cevap vermiþti: “Baþka bir çareleri yoktu. Tek bildikleri bizonlardý, ama bilgileri kusursuzdu”. Bunu zihnimin bir köþesine kazýdým. Sadece kendi bizonumu bulup, kemiklerine varýncaya dek titizlikle incelemeliydim. Sanatçý kiþilikler arasýnda bu “kendini bulma” olarak bilinir. Ancak demek istediðim þu ki; hiçbir þey bulmaya gerek yok aslýnda, her þey zaten mevcut. Sadece etrafa bakýnmak lazým, görebilmek ve bir kompozisyonda þekil verebilmek için kendini ve çevreleyen dünyayý gözlemlemek lazým. Kompozisyon beni heyecanlandýran tek þey sanýrým. Çünkü her þey resmin kompozisyon yapýsýna baðlý.

Bir zamanlar, farklý kompozisyon araçlarý bulmaya çalýþýrken, telifli fotoðrafçýlýðý keþfetmiþtim. Karl Blossfeldt, Eugene Smith ve Vivian Maier gibi isimlerden çok etkilendim. Evet, resim yapýyorum; ancak bir fotoðrafçý gibi düþünüyorum. Hatta eserlerim, bir sahneden kanýtlar gibi. Resimsel etkilerden bahsedecek olursam, Enguerrand Quarton’un “Pieta” eseri benim için kompozisyonda ahenk ve simetrinin ideal örneðidir.

Bizon ve kemiklerine dönecek olursak; maalesef görüþ menzilim o kadar da geniþ deðil. Aslýnda köyümden baþka hiçbir þey görmedim diyebilirim. Ancak, burada caným sýkýlmýyor. Burasý benim saham, benim sorumluluðumdaki alan. Yalnýzca bir önemli husus var, o da taþra duygusallýðýna hiç girmemek – ya da duygusallýktan bile kötü olan Sanat yoluyla tedaviyi aklýna dâhi getirmemek.

David Martirosyan