Narek Arzumanyan

Biyografi:
1988 yýlýnda Ermenistan’ýn Erivan kentinde doðdu
2003-2008 yýllarý arasýnda P. Terlemezyan Sanat Akademisi’nin ardýndan Erivan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde eðitim gördü
2009-2011 yýllarý arasýnda Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde eðitim aldý
2011 yýlýndan beri yaþamýný Almanya’nýn Nürnberg kentinde sürdürmektedir

Sergiler:
2019 Contemporary Ýstanbul Sanat Fuarý, Galeri 77 ile, Ýstanbul, Türkiye
2011 Suni Çim, Karma Sergi, Nürnberg, Almanya
2009 Þehir ve Ýçindeki Tanrý, Karma Sergi, Albert ve Tove Boyajian Fuar Salonu, Erivan, Ermenistan
2009 Ermenistan Ressamlar Birliði tarafýndan düzenlenen sergi

Ödüller:
2010 Birincilik Ödülü, M. Saryan’ýn doðum yerine ithafen düzenlenen sergi – yarýþma, Erivan, Ermenistan
2008 Birincilik Ödülü, P. Terlemezyan Güzel Sanatlar Üniversitesi tarafýndan düzenlenen sergi, Erivan, Ermenistan
2007 Ermenistan Cumhuriyeti Baþkanlýðý Ödülü, Erivan, Ermenistan

Narek Arzumanyan 1988 yýlýnda Erivan'da (Ermenistan) doðdu. Nürnberg (Almanya) ile Erivan arasýnda yaþamakta ve çalýþmalarýný sürdürmektedir. 2004-2008 yýllarý arasýnda P. Terlemezyan Erivan Devlet Güzel Sanatlar Koleji'nde ve 2008-2011 yýlýnda Erivan Güzel Sanatlar Akademisi'nde okudu. 2008 ve 2009'da Ermenistan Cumhurbaþkaný Serž Sarkisyan tarafýndan ödüllendirildi. 2010 yýlýnda yarýþmada Martiros Saryan'da birincilik ödülü aldý ve Erivan'da çeþitli sergilere katýldý. Narek Arzumanyan'ýn çalýþmalarý tüm dünyada özel koleksiyonlar ve halka açýk müzelerde sergilenmektedir.


Sanatçý Beyaný:
“Týpký birçok baþka sanatçý gibi, ben de çocukluðumdan beri resim yapýyorum. Sanat okulu ve akademide geçirdiðim yýllarý, edilgen bir ressamlýk hali ve dolayýsýyla hayatýmýn riyâkar bir dönemi olarak görüyorum. Yine de söylemeliyim ki, o yýllarým beni derinden etkiledi ve güçlü bir altyapý kazanmamý saðladý.

Resimlerim her zaman yanlýþ anlaþýlmýþtýr ve ben bundan mutluluk duyuyorum, çünkü býrakýn birileri tarafýndan anlaþýlmayý, fark edilme amacý bile gütmedim hiç. Þu anda bile, kendi iþlerime bakarken zaman zaman yaptýklarýmý okuyamýyorum. Ayný þekilde, beni korkutan iç dünyamý da anlaþýlmaz buluyorum. Tam da bu sebeple, bazý sanatçýlarýn iþlerini anlaþýlmaz buldukça daha da çok sevmiþimdir hep.

Sýk sýk beni etkileyen konularý düþünürek tuvale giderim ama resmi bitirdikten sonra, amacýmýn ne olduðunu unuttuðumu fark ederim. Ölüm her zaman ana temalarýmdan biri olmuþtur, ancak ayný zamanda benim içsel kederimin de sebebidir. Karanlýk sadizm dehþet verici olduðu kadar güzeldir de! Zaman zaman eðer çizmeseydim sosyal bir parya olacaðýmý, ya da kendine veya bir baþkasýna zarar verebilecek bir baþka aptal olup çýkacaðýmý düþünürüm. Resim yaparak, iyileþmemi saðlýyorum. Asla bir baþkasý için, bir duvar için ya da bir fikir için resim yapmadým. Yalnýzca içimdeki acýyla uðraþmak için yapýyorum bunu.

Okul yýllarým, bana resimlerle konuþabilme büyüsünü öðretti. Çocukluðumdan beri sembollerle oynamayý severim, bunu büsbütün bir sorumsuzlukla ve cezadan kaçmak için yaptým. Semboller tabu olsa da amacým hiçbir zaman birilerini provoke etmek olmadý. Bu sadece üslubumun, insanlarýn zihninde korku veya panik uyandýran yapay semboller üzerine bir dokunuþuydu. Resimlerimde bu semboller, kötücül olarak algýlanmadan durabilecekleri çok masum bir yer iþgal ediyorlar. Örnek olarak, Nazizmin sembolü olan gamalý haç kötücüllük külfetinden kurtuluyor ve yalnýzca bir çizgi ya da duvarda bir tuðla halini alýyor.

Öz gerçekleþtirme yolunda ilk adýmýmý, “Ölü Hýrsýzlar ve Çocuklar” serisiyle attým. O andan itibaren içimde yalnýzca sanat yoluyla açýða çýkabilen bir kötülük barýndýðý fikrine alýþmam gerektiðini fark ettim. Sanata yaklaþýmým, zaten karmakarýþýk olmuþ sanatý daha fazla yormamak için onu bir çocukluk aþký ya da bir pembe dizi gibi gelip geçici kýlmaktýr. Esasen her þey etrafýmda, eserlerimin içinde dönüyor. Bundan kastým kendi þahsým deðil; tecrübelerim, yalanlarým ve her þeyi anlamamda elzem olan idrak yeteneðimdir. En iyi anladýðým þey sanatýn dilidir ve bu yüzden insanlarý anlamakta güçlük çekiyorum. Aradýðým cevaplarý sýk sýk filmler, müzik ve resimlerde buluyorum. Tam olarak açýklamakta zorlansam da bunu her zaman hissettim ve umarým bu his beni doðru yola yönlendirir. Resim yapmaktan her zaman korkmuþumdur ve çoðu zaman kendimi hazýr posterlerin üstüne resmederken buluyorum. Küçükken kitaplarýn içine, paragraflarýn arasýna ve kendi resimlerimin üstüne tekrar tekrar çizim yapardým. Bu beni zaten aþina olduðum þeylerin yakýnýnda tuttu.

Parajanov, Lars von Trier, Jim Jarmusch ve Francis Bacon’un muðlak ve vahþi dillerinden çok esinlendim. Beni tanýyanlar, sanatýmda ne kadar büyük bir yalancý olduðumu bilirler. Sanatta hileler yapmayý çok seviyorum, bu alanda o kadar kolay ve samimice yalan sölyüyorum ki kendi saflýðým beni kendi yalanlarýma inandýrýyor. Eðer eserlerimde siyasi, dini veya ýrsi temalar görürseniz bilin ki bu temalar ya oradaydý ya da sizin içinizdeydi, ama bunu kesinlikle kasýtlý olarak yapmadým! Bir çiçeðin ya da dýþkýnýn üstünde duran bir arý gibiyim, size ya yiyebileceðiniz ya da yiyemeyeceðiniz bir bal veririm. Ýþin doðrusu sizin yemeniz için bal yapmam; sadece iþimi yaparým aslýnda, iþlevimi görürüm. Yine de siz, bu leziz balý üretmek için nelere konduðumu unutmayýn derim.”

Narek Arzumanyan